//-->
SORUNUZU SORUN HEP BİRLİKTE CEVAPLAYALIM BÖLÜMÜ SOLDA FORUM YAZAN YERDEDİR. FORUMA ÜYE OLUN TÜM SORULARINIZ CEVAPLANSIN. MATEMATİK VE DİĞER DERSLERİN VİDEOLU KONU ANLATIMI VE SORU ÇÖZÜMÜ VİDEO ANLATIMLARI SİTEMİZDE BULUNMAKTADIR MATEMATİKCİMM SONUNDAKİ CİMM 2 M İLE YAZILIYOR :) *HOŞ GELDİNİZ*
aaaa
aaaaaa
6. 7. 8. Sınıf Matematik
6. 7. 8. Sınıf Videolu konu anlatımı
6. 7. 8. Sınıf Videolu soru çözümü
6. 7. 8. Sınıf Türkçe
6. 7. 8. Sınıf Fen bilgisi
6. 7. 8. Sınıf Sosyal bilgiler
aaaaaa
Matematik
Geometri
Fizik
Kimya
Biyoloji
Edebiyat
Dil ve anlatım
6. 7. 8. Sınıf Matematik
Matematik
Geometri
Fizik
Kimya
Biyoloji
Türkçe
Edebiyat
Tarih
6. 7. 8. Sınıf Matematik
Geometri
Matematik
Toplist
Site içi arama
Ziyaretçi defteri
Site duyuruları
Yönetici Hakkında
Hakkımızda
iletişim
Reklam ver
Site Haritası
aaaaaaaa
Takvim yaprakları
Döküman arşivi

Eğitim Haberleri
Anketler
7 günde ingilizce
7 günde ingilizce
7 günde ingilizce
Filipinli Bakıcı
Filipinli Bakıcılar
Filipinli Bakıcı Arıyorum
5 günde ingilizce
7 günde ingilizce
7 günde ingilizce
7 günde ingilizce

Tüm dersler ve Matematik

Ergenekon Destanı

Göktürkler' in en büyük destanıdır. Türk destanlarının arasında müstesna ve çok mühim bir yeri vardır. En büyük ve en orijinal destanlarımızdan biridir. Yıllarca Türk içtimai hayatında tesirleri olduğu gibi bu gün bile Anadolu'nun dağlık köylerinde, bir takım örf ve adetlerde Ergenekon Destanının izlerine tesadüf etmek mümkündür.

Bir bakıma Bozkurt Destanının ana hatları üzerine kurulmuş ve yahut da bu destanın çok serbest bir şekilde genişlemiş halidir diyebiliriz. Daha doğrusu Bozkurt Destanı ile menşeini tespit eden Göktürk soyu, Ergenekon Destanı ile yeni bir hamle yaparak gelişmesini, durgunluk çağında kuvvetlenmesini ve ondan sonraki yayılış ve büyüyüş devirlerini anlatmıştır.

Ergenekon Destanı, On üçüncü yüzyılda yaşamış olan Moğol tarihçisi Reşüdüddin tarafından ilk defa tespit edilip yazılı hale getirilmiştir. Daha sonra, on yedinci yüzyılda, Hıyve Hanı Ebulgazi Bahadır Han tarafından yazılmış olan Şecere-i Türk adlı eserde de kaydedilmiştir. Göktürk İllerinde Göktürk oku ötmeyen, Göktürk kolu yetmeyen bir yer yoktur; yani ülkeye Göktürkler hakimdi. Bu durum ise, diğer öteki kavimlere acı geliyordu, üstelik Göktürkleri de kıskanıyorlardı. Bir araya gelip birleştiler ve Türklerden öç almağa karar verdiler, onların üzerlerine yürüdüler.

Bunun üzerine Göktürklere de çadırlarını ve sürülerini bir yere topladılar. Çevresine de hendek kazıp beklediler. Düşman gelince de savaşa başladılar. Savaş, on gün sürdü. Sonunda Göktürkler üstün geldi. Bu yenilgi üzerine Göktürklere düşman olan kavimler büsbütün hiddetlendiler, av yerinde toplandılar ve bir arada konuştular. Dediler ki: "Göktürklere hile yapmazsak işimiz sonunda pek yaman olacak."

Bu konuşmadan sonra, tan ağarınca, sanki baskına uğramışlar gibi, işe yaramayan malları bırakıp kaçtılar. Bunu gören Göktürkler: "Düşmanlarımızda savaşacak hal kalmadı, kaçıyorlar" diye düşünerek, kaçanların arkasına düştüler. Düşmanlar, Göktürkleri görünce hemen geri döndüler, Göktürkleri gafil avladılar, vuruşmağa başladılar. Düşmanlar galip geldi, Göktürkler yenildi. Düşman, Göktürkleri vura öldüre çadırlarına kadar geldi. Çadırlarını ve mallarını öyle bir yıkıp yağmaladılar ki bir ev bile kalmadı. Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler, küçükler kul edindiler ve her birini alıp kendi evlerine götürdüler.

O zamanlar Göktürklerin başında İl Han hakan olarak bulunuyordu. İl Han'ın da bir çok oğlu vardı. Çocukların hepsi bu savaşta öldü. Yalnız Kayan adındaki en küçük oğlu sağ kaldı. Kayan (Kayı Han) adında bir de yeğeni vardı. Kayan ile Tukuz (Kayı Han ile Dokuz Oğuz) her ikisi de düşmana esir olmuşlardı. Fakat on gün geçmeden, kadınlarını da kurtarıp beraberine olarak atlanıp bir gece düşmandan kaçtılar ve esirlikten kurtuldular. Göktürk yurduna gelmediler. Burada düşmandan kaçıp gelen birçok deve, at öküz ve koyun buldular. Oturup düşündüler: "Dört bir yanımız düşman dolu bizi yaşatmazlar" dediler; "En iyisi dağların içinde insan yolu düşmez sapa bir yer bulup orada yerleşelim" diye karar verip, sürülerini de olarak doğa doğru varıp göçtüler.

Gide gide, geldikleri yoldan başka geçilecek başka bir yolu olmayan bir ülkeye vardılar. Bu yol öyle bir sarp ve sapa yoldu ki bir deve bir at bin güçlükle yürürdü, yanlış bir yere ayağını bassa paramparça olurdu. Göktürklerin vardıkları ülkede akar sular, büngüldükler, türlü bitkiler, meyve ağaçları ve avları vardı. Böyle bir yer görünce Tanrıya şükrettiler. Kışın hayvanlarının etini yediler, yazın sütünü içtiler, derisini giydiler. Ve bu ülkenin adına Ergenekon dediler.

Kayan'ın ve Tukuz'un (Kayı Hanın ve Dokuz Oğuz'un) burada zaman geçti, bir çok çocukları oldu. Kayan'ın çocuğu daha çok, Tukuz'un çocuğu ise daha az oldu. Kayan'dan olma çocuklara Kayat dediler; bir kısmına Tkuzlar dendi. Bir kısmına da Türülken dendi. Yıllar yılı bu iki yiğidin çocukları Ergenekon'da kaldılar. Çoğaldılar, çoğaldılar, çoğaldılar.

Aradan dört yüz yıl geçti.

Dört yüz yıl sonra Ergenekon'da hem kendileri hem de sürüleri o kadar arttı ki ülkeye sığmaz oldular. Bu yüzden toplanıp konuştular, çare bulmak istediler. Dediler ki: "Atalarımızdan duyardık, Ergenekon' un dışında geniş yerler, güzel yurtlar olurmuş. Eskiden oraları bizim öz yurdumuzmuş, Dağların arasından bir çıkılacak yol arayıp bulalım, çıkıp buradan göçelim. Ergenekon' un dışında kim bizimle dost olursa dost olalım, düşman olursa vuruşalım."

Böyle konuşup karar verilince Ergenekon' dan çıkmak için bir yol aramağa başladılar, bulamadılar. O zaman bir demirci dedi ki: "Bu dağda bir demir madeni var. Yalın kata benzer. Medenin demirini eritsek bir yol olurdu." Hep birlikte gidip demir madenini gördüler. Demircinin sözlerini de beğendiler. Dağın geniş yerine bir kat odun bir kat da kömür dizdiler. Sonra da dağın üstünü, arka yanını, öte yanını ve beri yanını bir sıra odun ve bir sıra kömürle doldurduktan sonra yetmiş derinden yetmiş körük yapıp yetmiş yerde kurdular; odunlarla kömürleri ateşleyip körüklediler.

Tanrının gücü ve inayeti ile ateş kızdı. kızdıkça demir dağın demiri erimeğe başladı eriyip akıverdi. dağ delindi ve yüklü bir deve geçebilecek kadar yol oldu. O kutsal yılın, kutsal ayının kutsal gününün, kutsal saatinde Göktürkler, Ergenekon' dan çıktılar. O günü, o ayı ve o saati iyi bellediler. Bu kutsal gün, o günden sonra Göktürkler için bayram oldu. Her yıl, o gün gelince büyük törenler yapıldı. Bu törenlerde, bir parça demir alınıp ateşte kızdırıyordu sonra da kızdırılan demiri önce Göktürk Hakanı kıskaçla tutup örse kokuyor, çekiçle dövüyordu. Ondan sonra da diğer Türk Beğleri aynı hareketi yaparak bayramı başlatıyorlardı.

Ergenekon'dan çıktıkları sırada Göktürklerin hakanı Kayan (Kayı Han) soyundan gelme Börteçine idi. Börteçine bütün illere elçilerini gönderdi ve Ergenekon' dan çıkıp geldiklerini bildirdi.

Bunu kimi iyi karşıladı baş eğinden boyun eğdi. Börteçine'yi kendi hakanları bildi kimi de iyi görmedi, karşı çıktı, onlarla savaşıldı, Göktürkler hepsini yendiler.

 

matematikcimm.tr.gg
Atasözleri sözlüğü
Deyimler sözlüğü
Kompozisyon Örnekleri
Kitap özetleri
Bilgi damlaları
Roman özetleri
100 Temel eser
Türk destanları
Dünyamızı tanıyalım
Ülkemizi tanıyalım
Türkiyenin bölgeleri
Dünya bilimi
Bilim adamları
Biliyormusun ?
Rekorlar kitabı
Bilmeceler
Güzel sözler
Fıkralar
Komik yazılar
Diğer Konular
Hoşgeldin 2011
İslami bilgiler
Photoshop dersleri
Küresel ısınma
Çeşitli bilgiler
Online:
Tekil Hit: 319
Çoğul Hit: 381
Ip: 3.137.180.32

PageRank
© Matematikcimm.tr.gg Tüm hakları saklıdır.İçerik kaynak gösterilmesi halinde kullanılabilir 2008-2009-2010 Copyright ©
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol